1 Nisan 2008 Salı

ÇOKLU ZEKA TEORİSİ

Çoklu Zeka Teorisi

Harvard Graduate School of Education'dan Howard Gardner tarafından ortaya atılan çoklu zeka teorisi, bireylerin hayata yaklaşımlarının ve düşünme tarzlarının çoklu olduğu bilgisinden yola çıkmaktadır. Gardner'a göre 7 çeşit zeka vardır.

1985 yılında yayınlanan araştırmasından sonra bunlara sekizinciyi eklemiş ve şu andan bir başkası için çalışmaktadır. Bireylerin yedi (artık sekiz) zekası olduğu ve hepsinin herkeste aynı ölçüde olmadığı düşünülürse eğitimcilerin her bireyde güçlü olan zekayı ortaya çıkarma ve geliştirme yönünde yeni çalışmalar yapma zorunlulukları ortaya çıkmıştır. En önemli noktalar müfredat, ders planı ve yönlendirme konularıdır.

Her geçen gün artan sayıda eğitimcinin Çoklu Zeka Teorisi hakkında bilgilenmesi DEHS görülen öğrenciler için büyük bir fırsattır. Eğitimciler bilgiyi daha çeşitli yollarla öğretmek gerekliğini çünkü çocukların farklı biçimlerde öğrendiklerini artık ayrımsamaktadırlar. Çoklu Zeka Teorisi bir eğitim sistemi olmamakla birlikte çocukların bilgiyi nasıl algıladıkları konusunda bir araçtır. DEHS görülen bir çocuğun ebeveyni çocuğunun farklı öğrendiğinin ayrımındadır.


Yapıcı Olmak


Yapıcı olmak teorisinin ana fikri her yaştan bireyin yeni birşey öğrenirken daha önceden sahip oldukları bilgi, inanç ve yetenekleri kullandıklarıdır. Teorinin üzerinde önemle durduğu nokta birey öğrenmek için hazır olduğunda öğrenme yetisinin büyük oranda bireysel deneyimine dayandığıdır. Yapıcı Olma Teorisini kendilerine eğitim aracı olarak seçen öğretmenler öğrencilerine bilgiyi basit olarak sunup sonra onlara öğrendiklerini aktif olarak uygulama olanağı sağlarlar. Örneğin; ilkokul ikinci sınıfın Yapıcı Teoriyi uygulayan öğretmeni iklimler konusunu işlerken öğrencilerine televizyondaki bir kaç hava durumu haberini izletir. Daha sonra öğrencilerini iklim değişiklikleri, soğuk hava kütlesinin hareketleri ve hava tahminleri konularındaki tartışmalarında yönetir. Öğrenciler iklim konusunda düşündükten ve önceden bildiklerini tartıştıktan ve yeni bilgilerle donandıktan sonra öğretmen bu kez de onları küçük takımlara bölerek onları günlük okul hava tahmini yapmaya, elektronik posta aracılığıyla bunu dünyadaki diğer ikinci sınıflarla paylaşmaya, hazırladıkları hava durumunun garfiğini çizmeye ve oyun bahçesinde tüm öğrencilerin kullanabilmesi için bir hava durumu çizelgesi yapmaya yönlendirir. Yapıcı Olmak Deneyli Eğitimle benzerlik gösterir.


Deneyli Eğitim

Deneyli Eğitim anlayışına göre bilginin geliştirilmesi ve yetenek kazanmak birbirine destek veren ayrılmaz öğelerdir. Dayandığı nokta duyduklarımızın %20sini ve gördüklerimizin %50sini hatırlamamıza karşın yaptıklarımızın %80ini hatırlamamızdır. Sizin de gördüğünüz gibi temeli aktif eğitimdir.

İster Yapıcı ister Deneyli Eğitim olsun bu tür bilgiye dayalı, katılımcı sistemler DEHS görülen öğrenci için gerekli olan aktif öğrenimdir. Öğrencilerin pasif dinleyici olarak değil deneyimleyerek öğrenmesi anafikrine dayalıdır.


Beyin-Temelli Öğrenme


Eğitimciler her geçen gün beynin yapısı ve işlevi üzerinde yapılan araştırmalara daha çok ilgi duymaktadırlar. Çocuklar için öğrenim planı yapan öğretmenler için beynin nasıl çalıştığını bilmek çok önemli bir kazançtır. Eğitimciler beynin işlevleri hakkında bilgilendikçe geleneksel sınıf programlarının öğrenmeyi teşvik etmekten çok yasaklamayı hedeflediğini görmektedirler.

Eğitimciler, beyin üzerine yapılan en son araştırmalara dayanarak üç ana noktaya odaklanmaktadırlar:

1. Bilgiye Planlı Daldırma—
Eğitimciler öğrencileri boğazlarına kadar bilgiye daldıracak bir sınıf düzeni kurarlar. Böyle bir sınıfta elle yapılacak aktiviteler, deneyler, grafikler ve duvarlarda yazılar vbg. vardır.

2. Gerilimsiz Uyanıklık—
Öğretmenler öğrencilerinin öğrenme konusunda kendilerini rahat hissetmeleri için herşeyi yapar, başarısızlık korkusunu yok etmeye çalışır ve güvenli bir ortamda heyecanla öğrenmeyi teşvik ederler.

3. Aktif Kullanım—
Her yaşta öğrenci yeni edindiği bilgileri kullanmalıdır. Ancak böylece edinilen bilgi hazmedilir ve kalıcı olur.

DEHS görülen öğrenci genellikle sınıfında ve okulunda huzursuzdur çünkü sınıf düzeni hala 1900 lerden kalmadır. Bu tür bir düzen DEHSli öğrencinin gereksinimi olan fiziksel ve görsel uyarmadan, keşfetme özgürlüğünden ve bireysel farklılıkların anlaşılmasından çok uzaktır 60 ve 70'li yıllarda tanı konulmamış bir öğrenci olarak okul hayatımı sürdürürken annem öğretmenlerim tarafından kullanılan eğitim sisteminin ayrımına vardı. Anneme göre iki tür çocuk vardı: öğrenimleri güzelce yuvarlağa oturtulmuş çocuklar ve kare şeklinde öğrenebilen çocuklar. Çocukların çoğunluğu yuvarlak öğrenenler grubuna dahildi ve öğretmenler bu yüzden herşeyi yuvarlak öğrenebilen öğrencilere göre anlatıyordu. Ama bazı öğrencilerin yetenekleri köşelere saklıydı ve öğretmenler yuvarlaklar çizerken bu köşeleri kaçırıyorlardı. Üstelik de bu çocuklar yaratıcı, farklı düşünebilen çocuklardı ve farklı öğrenme gereksinimleri vardı.

Annemin teorisi biraz basit bile olsa, o yeteneklerini köşelerde gizleyen çocukların benim gibi DEHS görülen çocuklar olduğunu açıkca görmüştü.

Öğrendiklerinizi daima çocularınızın okulu ile paylaşınız.

Hiç yorum yok: